SON ŞANS | 1.BÖLÜM
1.Bölüm
“Sizi çok özledim!” diyerek sıkıca
sarıldı babasına. Ailenin gençleri yıllardır yurtdışında okuyor, çalışıyorlardı
ve artık Türkiye’deki işlerin başına geçmenin vaktinin geldiğini düşünerek geri
dönmüşlerdi. Ermen geri çekildi ve annesine sarıldı. Kokusunu içine çektiğinde
yurduna döndüğünü daha derin hissetti çünkü yuva kokuyordu annesi. Eyrem ve
Aykut oğullarının gelişi ile mutlu olmuşlardı. Demokan sırıtarak Ermen’e
sarıldı ve sırtını yumruklayarak kahkaha attı. Umut sessizce köşede abisine
bakıyordu. Ermen genç kızı görünce bir ıslık çaldı ve hızla kardeşini kucağına
alıp, ekseninde döndürdü.
“Abi bırak beni. Başım dönüyor,” dese
de gülüyordu ve abisine sıkıca sarılıyordu. Aykut’un göğsü kabarmıştı gördüğü
görüntü karşısında. Oğullarını böyle meydanda, ayaklarının üstünde gördükçe
zevkine zevk ekleniyordu. Ermen geri çekilip, aile fertlerine baktı. Özlemişti
ailesini.
“Hadi, hadi yemekler hazır. Süzülmüşsün
oğlum,” diyen Eyrem’in dudaklarına kapandı, Aykut. Ermen gözlerini kaçırırken,
Umut kinayeli bir şekilde öksürerek başını eğdi. Demokan ise kaşlarını kaldırmış
ve başını öne eğerken sırıtmıştı. Birden bahçe kapısı gürültülü bir şekilde
açıldı, içeriye Önder, Afra ve Gurur girdi. Peşlerinden de Erdener girmişti.
Erdener de Brezilya’dan sabahın erken saatlerinde dönmüştü. Yine bir kucaklaşma
faslı yaşanırken Erdener’in gözleri doldu. Ne kadar zaman geçmişti böyle
karşısındaki genç kızı görmeyeli? Asırlar geçmiş gibiydi sanki. Dalgalı kumral
saçları, koyu yeşil gözleri hiç değişmemişti. Ama biliyordu Erdener, o artık
kız kardeşti. Bu eve, amcasının nüfusuna girdiği gün kardeş olmuştu ama kalbi
kabul etmiyordu bu kardeşliği. Yarlık, yarenlikten başkasını kabul etmiyordu
deli yüreği. Başka bir sıfata sığdırsa da gönlü, kimsenin yanında ona böylesine
aşkla bakamazdı.
“Nasılsın Umut’um?” diyen Erdener
sadece gülümsedi, sarılmak istemedi. Sarılırsa kokusu burnuna değerdi ve unutmak
istese de unutamazdı o kokuyu. Gurur, gülümseyerek genç kıza sarıldı ve geri
çekilip yanaklarını sıktı. Gurur biliyordu aslında abisinin Umut’a karşı bir
şeyler hissettiğini ama dile getirmek istemiyordu. Hep beraber yıllardır
değişmeyen yuvalarına girdiklerinde Erdener ve Ermen kimseyi beklemeden yan
yana masaya oturdular ve kahkaha atarak Eyrem’in elinden dökülen yemekleri
yemeye başladılar.
“Abi! Siz hiç yemek yemediniz mi
oralarda?” diyerek kahkaha atan Umut’un sesini duyan Erdener başını kaldırıp
kıza baktı. Ne de güzel gülüyordu, her dudak kıvrılışında içi gidiyordu adamın.
Gözleri Umut’un yanında oturan amcasına kaydığında kendine çeki düzen verdi.
Oysa Aykut o sırada Eyrem’e hayran bakışlar atmakla meşguldü. Kapı açıldığında
içeriye Uraz, Taner ve Afra girdi. Peşlerinden Çınar da girdiğinde tüm gençler
birbirlerine sarılmışlardı. Yıllarca görüşemeseler bile, yıllar sonra
gerçekleşen ilk görüşmede sanki daha dün berabermişçesine yadırgamadan davranabilen
adamlardı onlar. Sadece hüznü, üzüntüyü paylaşmak değil; sevinci, mutluluğu
canı gönülden, kıskanmadan paylaşabiliyorlardı. Demokan’ın bakışları keskin bir
şekilde masadaki gençlerin üzerinde dolandı. Birden hepsi ayaklandığında Aykut
hemen ayağa fırladı.
“Siz nereye gidiyorsunuz? Daha geleli
bir saat bile geçmeden, kumalı karılar gibi aynı anda kalkıyorsunuz!” diyerek
oturmalarını işaret etse de hiç birisi yerine sinmemişti. Bıyık altı atılan
gülümsemelerle birden hepsi üstlerine giyecekleri montu, ceketi, kapüşonu alıp
kapıya ilerlediklerinde Aykut önce kaşlarını çattı, ardından sırıttı. İşte
böyle olmalı, kendilerini ezdirmemeliydiler.
“Abi gördün mü? Artık bizi
umursamıyorlar.”
“Ayakları sağlam basıyor olabilir ama
altlarından çekilen her taşta bize değil, birbirlerine gidecekler…” diyerek
yemeğini yemeye devam etti. Eyrem, elini masanın altından uzatıp yıllardır
sevdiği adamın elini tuttu ve gülümsedi. Aşk hala bakiydi onlarda.
Dışarıya çıkan genç adamlar
arabalarının başına geçtiklerinde hepsi gidecekleri mekânı biliyorlardı.
Babalarının dostu olan adamın mekanına gidiyorlardı. Mahir abilerinin yanına…
Umut kapıdan dışarı çıktığında Demokan’ın arabasına ilerledi ve kapıyı açıp
başını uzattı.
“Abi, akşam gelecek misiniz?”
“Geleceğiz desem bizimle mi geleceksin?
Gelmiyoruz! Kapat şu kapıyı, gir içeriye!” diyerek yine sivri, yılandilini
ortaya çıkardığında, Umut arabanın kapısını hızla çarparak kapattı ve geri
çekilip kollarını birbirine bağladı. Ne olurdu yani onu da yanlarına alsalar? O
kadar erkeğin arasında tek kız olmaktan ve dışlanmaktan sıkılmıştı. Erdener
hızla gaza asıldı, kızın önünden geçerek evin bahçesinden çıktı. Biraz daha
öyle somurtarak, kolları bağlı duran kızı izlerse dayanamayıp onu arabaya
alacaktı ve Demokan ile arasına set kuracaktı. Gurur, arabasını almadığı için
abisi ile gidiyordu. Yapılan hız ve sıkılı dişlerden yine bir şeyler olduğunu
anlamıştı. Kesin Umut’a üzüldü diye düşündü. Arabalar son
sürat, yılan gibi kıvrak bir şekilde, sert virajları geçerek gidecek mekâna ulaştığında
hepsi birden teras kata çıktılar. Garsonlara siparişleri verip koca masaya
yerleştiler.
“Abi geçen araba bozuldu taksiye
bindim. Muhabbete bak ya… Taksici ‘aman bugün de çok sıcak’ dedi ama benim kafa
zaten şişmiş. Evet, falan dedim. Adam döndü bana doğru… ‘aman bir güneş tutulsa
da serinlesek’ dedi. Abi güleceğim gülemiyorum, ağlayacağım olmuyor. Kalakaldım
öyle,” diyen Uraz’a bakarak kahkaha attıklarında çevrelerinde masalarında
oturan birçok kişi dönüp onlara baktı. Birden masanın karşısındaki büyük
ekranda Beşiktaş maçı açılınca hepsi birden ekrana kilitlendiler. Erdener
gülümsüyordu. Daha kimseye anlaşma imzaladığını söylememişti ve tüm imzalar
atılana kadar da söylemeyi düşünmüyordu.
“Oğlum var ya Ramon Motta'nın ben...”
diye başlayan Gurur’a bakarak konuşmaya başladı Erdener.
“Şşt… Bana bak adam gibi konuş.”
“Sana ne abi, sana küfretmiyorum ki...”
“Olsun oğlum bana söv Motta'ya sövme.”
“Erdener var ya Erdener… Ben onun o
ayağının içi ile vurduğu topu, ayağının dümenini…”
“Harbi yapıştıracağım tokadı.” dediğinde
Gurur sırıtarak ekrana bakmaya devam etti. Maçın ilk yarısı bittiğinde
kadehleri ellerinde, aralarında fısıldayarak konuşuyorlardı.
“Şerefe, birliğimize ve beraberliğimize!”
diyerek kadehler bir kez daha havaya kaldırıldı. Maçın diğer yarısı da oynanmış
ve galip gelmişken takımları, adamların keyfine diyecek yoktu. Birden
çalgıcıların tıngırtısı ve darbukanın sekerek başlattığı o eşsiz nağmeler
doluştu kulaklara.
“Sigaramın
dumanına sarsam saklasam seni…
Sigaramın
dumanına sarsam saklasam seni…” diyen Ermen elindeki rakı dolu olan
kadehi kaldırdı ve aynı anda diğerleri de ellerindeki kadehlerin altlarını
tokuşturup birer yudum aldılar. Mekânın sahibi gülümseyerek geldi masalarına.
“Babaları bitti, şimdi de ikinci kuşak
mı çıktı başımıza,” diye mırıldanıp, masadaki kadehlerden birinden bir yudum
aldı ve sırıttı. Ermen adamı pek tanımasa da, Demokan gülümseyip başını
salladı.
“Mahir abi, bizi biliyorsun. Baba
nerede, biz orada.” dediğinde Mahir başını sallamış ve mekânın içine doğru yol
almıştı.
“Gitme,
gitme gittiğin yollardan dönülmez geri…
Gitme,
gitme el olursun sevgilim incitir beni…” diye devam eden Erdener, elindeki rakı
kadehini fondip yapıp sertçe masaya vurduğunda kardeşi yenilemişti rakısını.
Kadehi masaya bilerek vurmuştu. Bir serzeniş, bir isyandı yanında olmasını
istediği kadının olmayışına. İsyandı o vuruş, neden yanımda değil şimdi
isyanıydı; neden aşkla bakamıyorum gözlerine serzenişi, neredesin sen kadın
deme şekli... Belki diğerlerinin henüz kalp yangını, can vurgunu, yürek sancısı
yoktu ama Erdener’in kalbinin atışı bile acılıydı. İçmek için sebep aramazdı,
içerdi ve zihni bulandığında yatağına yatıp gözlerini kapatırdı. Küçücük kızın
hayali ile çoğu gece uykusuz kalsa da artık rüyalarına ortak olmuştu o küçük
kadını. Küçük kadını? Erdener asla ona böyle seslenemez, onu böyle bağrına
basamazdı. O haram lokmaydı ve boğazından geçmeyip, gırtlağını deşeceğini
bildiği halde o lokmaya uzanmadan da duramıyordu. Ah! Aykut amcasının yüzüne
nasıl bakacaktı? Önceden uzaktı, yüz göz değillerdi ama şimdi her gün görecekti
o yüzü ve utanmadan bakacaktı. Elden gelen bir şeyler olmalıydı.
“Yokluğuna
ah yol, yol olsa uzasa unutmam seni…
Yokluğuna
ah yol, yol olsa uzasa unutmam seni…
Gitme, gitme gittiğin yollardan dönülmez geri…
Gitme,
gitme el olursun sevgilim incitir beni…”
Nidalar yeniden yükselmeye başladı
masadan. Hep bir ağızdan fırlıyordu nağmeler ve çevredeki masaların
müşterilerinin bu genç ama kudretli erkek topluluğuna bakmasını sağlıyordu.
Derin bir nefes alan yudumluyordu o bulanık beyaz sıvıyı.
“Akşam
vakti sardı yine hüzünler,
Kalbim
yangın yeri gel kurtar beni senden…
Akşam
vakti dolaştım sokaklarda,
Yırtık
bir afiş seni gördüm duvarda…”
Şarkı iki dudağının arasından aşk
niyetine akıyordu usul usul. Ağzından çıkan her bir sesle mekândakilerin
bakışları arasında kalıyor ama utanmıyordu. Bir anda keder basmıştı masayı. Az
önce kahkahadan yıkılan masadan şimdi çıt çıkmıyordu. Rakısından bir yudum daha
alıp biraz doğruldu oturduğu yerde.
“Sigaramın
dumanına sarsam saklasam seni…
Yokluğuna
ah yol yol olsa uzasa unutmam seni…” dediğinde mekândaki çalgıcılar araya
girince sigarasından bir nefes daha çekti ve dumanını etrafa savurdu. yasaktı
sigara ona ama kimin umurundaydı ki? İçiyordu işte böylesi can yakan
zamanlarda.
Birden çekilen derin nefesler kapladı
masayı. Başka zaman, başka bir nağme olsaydı ortamlarında gülüp geçer, üzerine
de geyik yaparlardı ama keder ortak olmuştu bugün onlara. Durduk yere
içlerinden bir hüzün kabarmıştı. Çalan şarkıdan mı bilinmez, durulmuşlardı.
“Gitme,
gitme gittiğin yollardan dönülmez geri…
Gitme,
gitme el olursun sevdiğim incitir beni…” diyerek bardağını Gurur’a uzattı
ve “Doldur saki…” diyerek tebessüm etti. Gurur abisinin bardağının çoğunu rakı,
az kısmına da suyu ekleyip önüne bıraktı. İlk yudumu aldıktan sonra ağızda
bekletip, dişlerinin arasından derin bir nefes aldı ki akciğerleri de nasibini
alsın. Birden Demokan kadehini bıraktı ve sigarasını parmağında döndürerek
masaya eğildi. Sır verecek gibi dursa da başladı yüksek ve sert ses tonu ile
konuşmaya.
“Can Yücel ne güzel özetlemiş durumumuzu!”
deyip derin bir nefes aldı. “Rakı sofrasında susulmaz arkadaş, hıçkıra hıçkıra
ağlayacaksın! Arınacaksın gururundan, paşa gibi şerefe ulan diyeceksin şerefsiz
dünyaya inat şerefimize, kırar gibi tokuşturup kadehleri gırtlağınla
seviştireceksin meyleri! Gömeceksin kendini şişelerin dibine, ölür gibi
içeceksin! Öleceksin arkadaş... Oturtacaksın karşına geçmişini, güle güle küfür
edeceksin! Unutacaksın, unutur gibi içeceksin! İçiyorsan rakıyı öve öve, söve
söve kusacaksın ne varsa içinde!*” dediğin anda hepsi birden rakıları havaya
kaldırıp tokuşturdular ve hızlıca, tek nefeste içip, sertçe masaya vurdular.
“Gitme,
gitme gittiğin yollardan dönülmez geri…
Gitme,
gitme el olursun sevdiğim incitir beni…” diye fısıldadı Erdener. İyice
çakırkeyfi olan zihinleri ve mahmurlaşan bakışları ile mavzer gibi yüreklerine
rağmen son damlayı görene kadar içtiler.
“Usta! Molalık! Demli olsun hepsi,”
diyen Demokan parmakları ile ağır bir ritim tutturmuştu masada. İşaret
parmağını geri çektiğinde diğer parmağını vuruyordu boş kadehe. Çaylar
geldiğinde her ne kadar sıcak olsa da hepsi birer yudum alırken, Erdener koca
bir yudum aldı ve gırtlağını ateşleyerek geçen sıvının midesini yaktığını
hissetti. Kendilerine gelmek için demli ve şekersiz içiyorlardı çaylarını. Hesabı
ödeyip, ayaklandıklarında arabayı Gurur sürdü eve çünkü Erdener, Aykut
amcasında kalacaktı eskiden olduğu gibi. Hep beraber arabalara doluştuklarında
yine yollar onlar için boşaltılmış gibiydi. Gecenin karanlığında, cama dayadı
başını ve geçtikleri süratli yolları izledi. Dirseği açık cama dayalı, sigarayı
iki parmağının arasında dudağına yakın tutarken, arabayı süren Demokan bile
sessizdi. Kısa sürede eve ulaştıklarında ışıkların kapalı olduğunu gördüler ve
sessizce eve girip, Demokan’ın eski odasına doğru ilerlediler. Üstlerini
değişmeden attılar kendilerini yatağa, öylece sızıp kaldılar.
Ben ilk defa okuyacağım demokanı merakla bekliyorum
YanıtlaSilumarım beğenirsiniz :)
Sil'Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni... ' şarkıda herzaman bu kısımdan etkilemişimdir. O kadar içten bir istek ki insanı derinden sarsıyor . Yazdıklarını okumayı özlemişim bu arada. ♡
YanıtlaSilNasıl özlemişim 🧡
YanıtlaSilÇok özlemişim 😍
YanıtlaSilO kadar çok özlemişim ki
YanıtlaSilNasıl özledim hikayeyi tekrar okuma şanşı olduğu için mutluyum
YanıtlaSil